Karbon Saydamlık Projesi (CDP) Nedir?
- Anasayfa
- Blog
- Karbon Ayak İzi
- Karbon Saydamlık Projesi (CDP) Nedir?

İklim değişikliğiyle mücadele, yalnızca bireysel değil; kurumsal düzeyde de şeffaflık, hesap verebilirlik ve sürdürülebilirlik gerektiren bir süreçtir. Bu kapsamda uluslararası düzeyde faaliyet gösteren birçok kuruluş, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve çevresel etkileri yönetmek amacıyla farklı inisiyatifler geliştirmiştir. Bu inisiyatiflerin en önemlilerinden biri olan Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure Project – CDP), şirketlerin ve şehirlerin çevresel etkilerini şeffaf bir şekilde raporlamalarını ve yönetmelerini sağlayan küresel bir raporlama sistemidir. Bu sistem, iklim krizi ve çevresel zararlarla daha etkili mücadele edilebilmesi için daha büyük ölçekli adımlar atılmasına imkân tanır.
Günümüz iş dünyasında çevreci yaklaşımları temel alan bu proje, farklı paydaşları bir araya getirerek daha büyük çaplı adımların atılmasını kolaylaştırır. Raporlama ve değerleme hizmeti sayesinde birçok farklı sürecin takip edilmesi açısından verimlidir. Şirketlerin çevreye olan etkilerini ölçme, yönetme ve açıklama süreçlerini standartlaştıran bu platform, özellikle iklim krizine karşı kurumsal sorumlulukları netleştirmede kritik rol oynar. CDP’ye katılan kuruluşlar, yalnızca yasal zorunlulukları karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda çevresel duyarlılıklarını belgeler ve kurumsal şeffaflıklarını artırırlar.
Küresel ölçekte binlerce şirketin katılım gösterdiği CDP, yatırımcılar açısından da stratejik bir veri kaynağıdır. Karbon ayak izinin azaltılması, su kaynaklarının verimli kullanılması ve ormansızlaşmanın önlenmesi gibi başlıklarda ilerleme kaydeden firmalar, çevre dostu politikalarıyla rekabette farklılaşır ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada önemli avantajlar elde ederler.
Karbon Saydamlık Projesi (Carbon Disclosure Project) Nedir?
Karbon Saydamlık Projesi (CDP), 2000 yılında İngiltere merkezli olarak kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. CDP’nin temel amacı, şirketlerin ve yerel yönetimlerin iklim değişikliği, su güvenliği ve ormansızlaşma gibi çevresel konularda etkilerini ölçmesini, yönetmesini ve kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşmasını sağlamaktır.
CDP, dünya genelinde yatırımcılar, büyük alıcı firmalar ve hükümetlerle iş birliği yaparak katılımcı kuruluşlardan çevresel verilerini açıklamalarını talep eder. CDP’ye gönüllü olarak katılan şirketler, karbon emisyon miktarlarını, risk ve fırsat analizlerini, çevre politikalarını ve sürdürülebilirlik stratejilerini yıllık raporlar aracılığıyla bildirir.
CDP’nin en önemli işlevlerinden biri, yatırımcılara ve paydaşlara çevre performansı açısından şeffaf veri sunarak daha bilinçli kararlar almalarını desteklemektir. Bu yönüyle CDP, çevresel şeffaflığı küresel düzeyde teşvik eden en güçlü platformlardan biridir.
Karbon Saydamlık Projesinin Önemi
CDP, çevresel sürdürülebilirliğin kurumsal düzeyde hayata geçirilmesini sağlayan önemli bir araçtır. Kuruluşlar açısından CDP'nin önemi birkaç temel noktada toplanabilir:
● Şeffaflık ve Güven: CDP’ye katılan şirketler, çevresel etkilerini açıkça raporlayarak hem yatırımcılarına hem de kamuoyuna karşı güven inşa eder. Şeffaf raporlama, itibar yönetiminin temel unsurlarındandır. Bu süreçte, çevre dostu politikaların sürdürülebilirliği de gözetilmelidir.
● Risk Yönetimi: Şirketler, iklim değişikliğine bağlı riskleri ve bu risklerin iş süreçlerine etkilerini CDP aracılığıyla analiz ederek önleyici stratejiler geliştirebilir. Bu riskleri en aza indirmek için gösterilen çabalar, yalnızca proje kapsamındaki görevleri yerine getirmekle kalmamalı; aynı zamanda daha bütüncül stratejilere de odaklanmalıdır.
● Yatırımcı İlgisi: Sürdürülebilirlik odaklı yatırımcılar, çevresel performansı yüksek olan şirketleri tercih eder. CDP puanları, bu açıdan önemli bir gösterge niteliğindedir. Özellikle Avrupa merkezli firmalar açısından, çevresel adımların şeffaf biçimde sunulması büyük önem taşır.
● Rekabet Avantajı: Çevresel performansını belgeleyen ve gelişim gösteren şirketler, pazarda farklılaşır ve yeşil ekonomiye geçiş sürecinde öne çıkar. Sektörel anlamda öne çıkmak için yeşil politikaların izlenmesi genellikle büyük oranda bir rekabet avantajı kazandırır.
● Yasal Uyum ve Hazırlık: Giderek artan çevre mevzuatlarına uyum için CDP raporlaması, şirketlere önemli bir altyapı oluşturur. Gelecekte karbon vergileri ve regülasyonlar açısından hazırlıklı olmak CDP verileriyle mümkündür. Bu konuda teknik destek almak ve gerekli donanımı sağlayabilmek önemlidir.
Türkiye'nin Karbon Saydamlık Projesindeki Yeri
Türkiye, son yıllarda çevresel sürdürülebilirlik konularında önemli adımlar atsa da CDP raporlaması konusunda halen gelişme potansiyeline sahiptir. Türkiye'deki birçok büyük ölçekli şirket, özellikle halka açık ve uluslararası pazarda faaliyet gösteren firmalar, CDP’ye düzenli olarak katılım gösterir.
Borsa İstanbul'da işlem gören bazı büyük şirketler, CDP İklim Değişikliği ve Su Programı kapsamında yıllık raporlarını verir, bu sayede uluslararası yatırımcıların dikkatini çeker. Bu nedenle yatırımcıların ilgisini çekmek amacıyla atılacak adımlar, uzun vadeli stratejik hedeflere katkı sağlayabilir. Aynı zamanda CDP’nin Türkiye operasyonları Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından yürütülmekte olup, şirketlere teknik destek ve rehberlik sağlanır.
2023 verilerine göre Türkiye'den CDP’ye yanıt veren şirket sayısında istikrarlı bir artış gözlemlenmiştir. Fakat KOBİ'ler başta olmak üzere birçok işletme hâlâ bu sistemle bütünleşmiş değildir. CDP’ye katılımın artırılması, Türkiye'nin hem uluslararası rekabet gücünü artıracak hem de Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşmasında kritik rol oynayacaktır.
Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi bölgesel politikaların etkisiyle, ihracat yapan Türk firmalarının CDP’ye uyum sağlaması artık bir tercih değil; rekabetin devamlılığı açısından zorunluluk haline gelir. Bu süreçte devlet desteklerinin ve sektörel bilinçlendirme çalışmalarının artırılması büyük önem taşır.
Türkiye açısından değerlendirildiğinde, CDP’ye olan kurumsal katılım her geçen yıl artsa da yaygınlaşma düzeyi halen yeterli değildir. Özellikle ihracata dayalı sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin, AB çevre düzenlemeleri ve karbon vergileri gibi yeni ekonomik gerçekliklere karşı hazırlıklı olması büyük önem taşır. Bu noktada CDP, Türk şirketleri için bir risk yönetimi aracı olmanın yanı sıra yeşil dönüşüm sürecinin temel yapı taşlarından biridir. Bu nedenle, CDP kapsamında somut adımlar atmak isteyen şirketler için Aydem Enerji’nin öncülüğü ve stratejik yaklaşımı, sektöre örnek teşkil etmektedir.